Kayıtlar

Haziran, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ROLLER

Resim
Dünyayı anlamaya başladığımız günden itibaren bize biçilen roller, Veya bizim gerçekleştirmek istediğimiz ve üstlendiğimiz roller. Bu rolleri gerçekleştirirken bizlere yardımcı olanlar veya yolumuzu kesmeye çalışanlar. Özellikle eğitimci rolüne sahip olanlara dikkat çekmek istiyorum. Eğitici misiniz yoksa işletmeci mi? Özellikle devlet okullarında çalışan ve yönetici konumunda olanların üstlendikleri rollerin tam olarak hakkını vermeden işletmecilik yapmaya soyunmaları kabul edilemez. Peki insana sormazlar mı görevini tam olarak icra etmeden, hakkını vermeden, enerjini dışarıya aktarmanı... Arkanda hissettiğin güçle insanları mağdur etmeni. Sanırım kul hakkını bilip te bunu yok sayanlardansınız. Değinilmesi gereken bir durum da kendi gayretleriyle insanlara katkıda bulunmak için çaba gösterenlere... Kendisine yeni roller biçen ve rollerin hakkını vermeye çalışanlara... Kendi gayretleri ile adım adım dokunmaya çalışarak farkındalıklar oluşturmaya çalışanlara, Gerçekleşt

KISA BİR MOLA VE YENİ BİR BAŞLANGIÇ

Resim
Evet bitti. Ve başladı... Tam bir yıl oldu Konya'ya geleli. Bir yıl daha yaşlandık bu şehirde... Saçlarım daha bir ağardı. Nasıl geçti? Ve neler yaşandı. Şehir değiştirmenin zorlukları hissedildi buram buram. Tanınmamanın ve yoğun çalışma temposunun sıkıntıları... Evden okula, okuldan eve gelgitler. 600 metreye sıkışan bir hayat. Ve hızlıca geçen zaman. Her şey paramı dedirtiyor bazen. Bir tebessüm, bir tutam iltifat ve bir kuru teşekkür bile yetiyor bazen. Sıkıntıları aşıp, yaşamı değerli kılmaya. Her an yalnızlık hissedildi. Yaşanılanlarda... Ramazan'da iftarlarımızda... Gelsin artık bayram tatili dedirtti bize. Sessizce, belli etmeden ve içimizden... Yanlış anlaşılmamak için. Şimdi kısa bir mola zamanı, Başlasın artık dedik. Ve başladı. Tatil ve bayram, Çabucak geçer biliyorum. Yapamadıklarımızı yapma fırsatı ve zamanı. 24 Haziran, bugün benim doğum günüm ayrıca. 46 oldum. Yıllar geçti. Yeni bir gün, yeni bir yaş ve yeni umutlar... Umudumu

YAZARAK ÜRETEN İNSANLAR

Resim
Düşünün lütfen... Şu koca evrende, Amaç ve hedefleri olan insanları düşünün, Kendileri için, çevresindekiler için, ülkesi için ve tüm dünya için yeni bir şeyler üretme gayretinde olanları düşünün. Özellikle etrafındakilerin ufkunu açma gayretinde olanları... İnsanlık için çalışanları... Hangi din, dil ve ırktan olurlarsa olsunlar gelecek adına çabalayanları, Üretken insanları düşünün. Zamanını, enerjisini, sevgisini insanlığa veren bu çalışkan insanları düşünün. Biliyor musunuz? Ben hayranım düşünen insanlara... Üreten insanlara... Yazarak üreten insanlara... Özellikle düşünen ve düşündüklerini yazıya döken insanlara gıptayla baktım hayatım boyunca. Onlar tüm insanlığın düşüncelerine, ufuklarına ve duygularına tercüman oluyorlar. Yaşanmışlıkları, yaşayamayanlara aktarıyorlar. Hayal güçlerimizi genişletip, düşünme becerilerimizi geliştiriyorlar. Evet, yazarak üretenler diyorum. Duygu ve düşüncelere tercüman olup, bunları yazarak ölümsüzleştirenlere... Düşünceleri

DÖNÜM NOKTASI

Resim
Düşünsenize yol ayrımındasınız... Ya da dönüm noktasında... Her şey istediğiniz gibi gidiyor... Veya kara bulutlar altında sıkıntılı günler geçiriyorsunuz... Ve bir anda her şey değişiyor. Güneşli bir havanın birden kararması, Kapalı bir bahar günün de güneşin kendisini göstermesi gibi, Sabah çarşaf gibi olan denizin öğleden sonra dalgalanması, akşam yine çarşaf gibi olması, Yolunda giden derslerin bir anda bozulması, Uzun yıllar edinemediğiniz başarıyı bir anda yakalamanız gibi. Nedir bu, tesadüf mü? Dönüm noktası mı? Şans mı? Kader mi? Peki, karşımıza çıkan olanakları değerlendirmek. Bu değerlendirme yaptığımız seçimlere değer mi? Okul tercihi? Öğretmen tercihi? Arkadaş tercihi? Bu tercihlerin hepsine evet ya da hayır demenin sonuçlarını görmeli mi? Tercihler ve sonuçları... Sonuç ne olursa olsun alınan kararların arkasında durmak... Ve her şeyde bir hayır vardır demek. Sabretmek... Sabırla beklemek gerek. Her zaman geleceğe umutla bakmak gerek.

DAHA BAŞLAMADAN SONUNU DÜŞÜNMEK

Resim
Bir projeye başlıyorsunuz... Hedefleriniz ve hazırlıklarınız var. Umut bağlıyorsunuz. Beklenti içine giriyor, Başarmak istiyorsunuz. Sonra bir anda ya olmazsa diyorsunuz. Sonra düşüncelerinizi olumsuz duygular kaplıyor. Karamsarlık çöküyor üzerinize. Sonra düşünüyorsunuz... Ya sonunda başaramazsam. Ya umutlar dağılırsa. Olmazsa olmuyor tabi ki! Doğarken ölümü düşünmek gibi bir şey bu! Ama hep söylerim. Süreci iyi planlamazsanız sonuç hüsrandır. Süreci iyi organize etmelisiniz. Süreci doya doya, buram buram yaşamalısınız ki sonuca ulaşabilesiniz. Eğer hedefiniz varsa hayatta iki şey olur. Ya başarırsınız ya da öğrenirsiniz.

BABALAR GÜNÜ

İnsanlık tarihi kadar eski babalık kavramı, Hz. Adem'den beri babalar ve evlatları var bu dünyada. Son 110 yıldır babalar günü varmış. Sanki yeni hatırlanmış gibi. Annelerin yanında babaların da bir günü olması aslında çok güzel. Kıskançlık değil tabi ki. Şanslıyız gibi... AVM'ler süslenmese de, vitrinler de özel indirimler olmasa da. Biliyor musunuz? Küresel ekonominin her şeyi bir güne dayandırmasının altında neler yatıyor acaba? Yine de hatırlanmak güzel. Altında ekonomik sebepler olsa da... Tüm babaların, babasını kaybedenlerin, baba olup ta çocuklarını kaybedenlerin, baba sözcüğünü duyamayanların, duyup ta değerini bilmeyenlerin, baba adaylarının, baba olamayanların, babasını göremeyenlerin BABALAR GÜNÜNÜ KUTLARIM!

ÖZÜR DİLEMEK

Ne yaptın da üzdün insanları... Ne söyledin de kızdırdın. Ne faydaki söz ağızdan çıkmış, Düşünceler yazıya dökülmüş. Bir anda gelişmiş, Bir anda olmuş. Peki gerçekten üzmek midir amaç? Yoksa dinlemek midir söylenilenleri? Ne yaptın da bu hale getirdin bu durumu? Unutma ki karşıdan yazdıkların ve söylediklerin senin düşündüğün gibi anlaşılmayabilir. Asla karşıdan anlaşılmayı bekleme. Ve asla aynı konuda söz açma? Saygı en önemli unsur. Saygı duyduğu insana zarar vermez ki insan. Sadece sus... Bunu anlayacaktır... Sabret... Bekle ve gör.

DUYGULARLA YAŞAMAK

Hayat işte... Doğduğumuz anda annemizi arar gözlerimiz. Kokusunu alır, onunla huzur buluruz. Onda buluruz güveni. Büyüdükçe daha fazla güvenli ortam ve güven duyduğumuz kişiler ararız. Anne gibi... Anne şefkati gibi. Bulduğumuz zaman da ondan ayrılmaz düşüncelerimiz. Duygularla gelişiriz. Duygularla yaşarız. Tıpkı öğrencilerin öğretmenlerinde bulduğu gibi. Bu duygu bağı ile sevip başarılı olur öğrenciler. Duygu yüklü anlar yaşadım ben de gün boyu. Bomboş geldi koca okul bana... Öğrenci olmadan ne anlamı var ki bu binaların. Tıpkı duyguların anlamsızlaştığı gibi.

KENDİNİZLE YARIŞIN

Öğretmen sınıftaki zeki ama aynı zamanda kıskanç öğrenciye sordu: “Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?” Öğrenci: “Çünkü, onların beni geçmelerini istemiyorum. En iyi ben olmalıyım!” dedi. Öğretmen masasından kalkıp, eline bir parça tebeşir aldı ve tahtaya bir çizgi çekti. Öğrencinin yüzüne bakıp bu çizgiyi nasıl kısaltırsın diye sordu. Hemen atılan öğrenci, “Çizginin bir parçasını silerim!” dedi. Öğretmen bu cevabı kabul etmedi. Öğrenci biraz daha düşündü ve eliyle çizginin bir bölümünü kapattı. “İşte kısaldı!” dedi. Bu cevap da yanlıştı. Doğru cevabı alamayacağını bilen öğretmen, tahtaya ilkinden daha uzun çizgi çekti ve “Şimdi birincisi nasıl görünüyor?” diye sordu. “Daha kısa” dedi öğrenci ve başını eğdi. “Bilgini ve yeteneklerini arttırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir” dedi öğretmen. Kendinizle yarışın, başkalarıyla değil.

SON

Bir baktınız gün bitmiş. Gün gelmiş koskoca yıl bitmiş. Aslında ömür bitmiş, can gitmiş. Beklentilerimiz bitmiş. Biliyor musunuz?  Her şey bitiyor aslında. Geçen zamanın büyülü anları bitiyor. Heyecanlar bitiyor.  Beklentiler bitiyor. Okullar bitiyor. Yeni olmanın heyecanını gördüm gözlerde. Heyecanla bakılan her güzel şey bitmedi mi? Bu da biter gibi geliyor insana... Hayat biter, ömür biter. Ölüm değil mi son olan. Çekilen acılar, dik tutar dizleri. Yüze vuran acı tebessüm. Bir gün unutursun belki hepsi geçer. Geriye baktığında sadece kalan hatıralar... Ve baktıkça yaşanılanlara sadece verdiğin bir tebessümdür.

ELİN YUMRUĞUNU YEMEYEN KENDİ YUMRUĞUNU BALYOZ ZANNEDERMİŞ

Sadece kendi yaşadıklarımızın önemli olduğunu düşünür, Kendimizi önemser, Karşımızdakinin neler yaşadığını anlamadan yargılarız. Seviyoruz bunu yapmayı. Yaşadıklarımızla ile güçleniriz. Yaşadıklarımızla ayakta dururuz. Her engel güç katar bzlere. Her engeli geçtikçe bir sonrakini geçmemiz daha da kolaylaşır. Ama tabi ki bir son var. Ve hayatın sonu, engellerin de sonu... Karşılaştığımız engelleri büyütmemeli ve küçükte görmemeliyiz. Bunların hepsi önemli... En önemlisi ise ve unutulmaması gereken herkesin engeli kendine balyoz.

OKUR KAYBETMEK

Nasıl yazılır? Nasıl kazanılır? Nasıl artırılır? Nasıl farklılaştırılır? Nasıl aktarılır? Nasıl heyecan katılır? Nasıl ilgi çekilir? Nasıl çok satılır? Nasıl beğeni toplanır? Nasıl dikkat çekilir? Nasıl sınırlar aşılır? Ve nasıl anlaşılır olunur? Ve sonunda nasıl takipçi ve okur kaybedilir? Nasıllarla dolu bir süreç... Vay yazanların haline... Üreten insanların haline... Milyonlarca kitap içinde okunası yazılar oluşturanlara... Saygılar, hürmetler...