Kayıtlar

Okuduğuma mı, duyduğuma mı yoksa gördüğüme mi inanacağım?

Resim
  Okuduğuma mı, duyduğuma mı yoksa gördüğüme mi inanacağım? İlk müdürlük yıllarımı hatırlıyorum da bilmediğimiz bir şey olduğunda etrafımızdaki müdürlerin yanına koşardık. Telefon ile ulaşmak ne mümkün, okullarda telefon yok, ulaşım ise mümkün değil. Yollara düşüp otostop çektiğim ve yollarda yürüdüğüm günler gelir aklıma. Sene 1998. Bir gün maaşları yapıp? defterdarlığa teslim etmem gerekiyor. Değişen katsayılar var ve ilçeye gitmeliyim. Araç yok. Taksi çağırsam bir aylık ekders ücretini istiyorlar. Okulda beraber görev yaptığımız bir öğretmenin arabası var. Kendisinden beni ilçeye bırakmasını istedim. Benzin parasını vereceğimi aktardım. Kabul etti. Giderken benzinliğe uğradık. Ne kadar vereyim hocam diye nezaketen sordum. İki milyon hocam dedi. Benzinin litresi Ellibin lira. 3 litre benzinle gidebileceğimiz 15 kilometrelik yola 20 litre benzin aldık. O gün kendime çok kızmıştım ve bir karar verdim. Kimseye muhtaç olmayacaktım. Tedbirini alacaksın dedim kendi kendime. O gün bilmedikl

DİN SOSYOLOJİSİ ÜZERİNE KASIM AYI SÖYLEŞİSİ-2

Resim
  KADİR BAYŞU:  Sayın Hocam söyleşimizin ikinci bölümüne Farabi ile başlamak istiyorum. Farabi’nin “erdemli (fazıl) toplum, erdemli (fazıl) olmayan toplum” görüşünü açıklar mısınız? PROF. DR. ABDURRAHMAN KURT: Farabi’nin (870-950), “erdemli (fazıl) şehir”, “erdemli (fazıl) olmayan şehir/toplum” tiplemesi dikkate değerdir. Konuyla ilgili görüşlerini es-Siyasetü’l-Medeniyye (Medeni Siyaset) ve Medine¬tü’l-Fazıla (Erdemli Şehir) isimli iki eserinde ele alır. Farabî’ye göre erdemli şehir erdemlerin tomurcuklanıp çiçek açtığı, iş bölümü ve sosyal dayanışmanın en mükemmel düzeyde gerçekleştiği, hukukun ve sosyal adaletin tam olarak uygulandığı, bilgelerin başkan olduğu bir toplumdur. Erdemli olmayan hâlihazırdaki şehirlerin halkları ise kendi mutluluklarının sadece bedenî haz ve zevklere dayanmasından ötürü bedenlerinin esaretine düşmüş, doğru yoldan uzaklaşmış, fâsık, karakteri değişmiş ve cahil kimselerdir. “Erdemli şehir”, haddi zatında onun ideal devlet modelidir. Bu siyasi modelde

ÖĞRETMENİM, ÖĞRETMENLER GÜNÜN KUTLU OLSUN!

Resim
  İlk öğretmenim gelir aklıma. “Son 5. sınıflarım” demişti hep. Genç yaşta bizimle birlikte emekli olmuştu. O yaşlarımda 45 yaşı çok ileri olarak görüyordum. İlkokul yıllarımda dayak yediğimi bile hatırlıyorum. Hatıramda kalan en belirgin olay ise 5. sınıfın sonlarında babama “bu çocuğu sanayiye ver” cümlesiydi. O zaman çok üzülmüştüm. Ama yıllar sonra anladım bu sözün manasını. Bende bıraktığı izi, etkisi, manası… Ortaokul yıllarım pek parlak değildi. İnanır mısınız, ortaokuldan hatırladığım çok şey yok. Hatta en iyi diyebileceğim arkadaşlarımın bile adların hatırlamıyorum. Günlüklerime baktığımda hatırladım o günleri. Demek ki süreç ortalama geçince hafızada da kalmıyor.  Orta düzey bir öğrencilik sürecinden sonra lisede karşıma çıkan bir öğretmen beni kendime getirdi. İçimdeki kor ateşi alevlendirdi, açığa çıkardı. Geleceğe umutla bakmama sebep oldu. Heyecanlandırdı beni. İlk yılın sonunda birincilikle teknik liseye geçmiştim. Ardından başarılar gelmeye başladı. Öncelikle, bendeki

İDARECİ Mİ, YÖNETİCİ Mİ YOKSA LİDER Mİ?

Resim
  Bu üç kavram üzerine bir kütüphane kadar kitap yazılmıştır. Alanla ilgili yüzlerce kitap okumuşken, yaptığım sunumlarda ifade etmeye çalışmışken, etrafımdaki insanlara idareci sözcüğünü kullanmayın dememe rağmen, maalesef ben başaramadım. Etrafımızda büyük planların yaratıcıları(lider), bunları uygulamaya koyanlar(yöneticiler) ve bir de durumu idare edenler(idareciler) var. Peki, siz hangisisiniz? Okul müdürlerinin kaçı idarecilik, kaçı yöneticilik, kaçı liderlik yapıyor merak ediyorum. Eğitim yönetimi algı oluşturma sürecidir. İdareci sözcüğü, idare eden manasından geldiği için kullanılmaması gerektiğini söylerim. Okul müdürleri neyi idare ediyorlar, örgütü geliştirme niyetinde değiller mi? Onlara verilen sorumluluğu bir adım daha ileriye götürmek istemiyorlar mı? Sendikanın atadığı mı, yönetmeliğin mi atadığı müdürler okulları yönetiyor? Okullara değil de sendikaya mı çalışıyorlar? Okulda değil de sendikal faaliyetlerde mi zamanlarını geçiriyorlar. Oldum olası idareci sözcüğüne

GELECEKTE ÖĞRETİM PROGRAMLARI ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Resim
  KADİR BAYŞU: Sayın Hocam görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz. Sizleri tanımak isteriz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz? PROF. DR. VEYSEL SÖNMEZ: 1943 yılında Trabzon’da doğdum. İlk ve orta öğretimimi Kars’ta, yükseköğretimimi Ankara’da tamamladım. Hacettepe Üniversitesinde Eğitimde Program Geliştirme alanında 1978’de mastır ve doktora yaptım. Aynı üniversitede 1980-2010 yılına dek öğretim üyesi olarak çalıştım. 2010 yılında emekli oldum. 2010-2019 Uluslararası Kıbrıs, Ankara, Konya Selçuk, Yıldırım Beyazıt, Necmettin Erbakan, Gülhane Sağlık Bilimleri Üniversitelerinde mastır ve doktora düzeyinde Bilim Felsefesi ve Bilimsel Araştırma dersleri verdim; halen bu dersleri okutmaktayım. KADİR BAYŞU: Öğretim programlarımızı değerlendirdiğimizde, programların kazanımları ile beceriler arasında bir bağlantı var mı? PROF. DR. VEYSEL SÖNMEZ: Kazanımlar duyuşsal, devinişsel (beceri), bilişsel ve sezgisel olabilir. Kazanımlar ile beceriler arasında bir ba

GELECEKTE EĞİTİM LİDERLİĞİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Resim
  KADİR BAYŞU: Sayın Hocam görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz. Sizleri tanımak isteriz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz? Hoş buluşmalar Sayın Bayşu Böyle bir Paylaşım Sohbetine çağrınız için asıl ben teşekkür ederim. Böylesine paylaşımların taraflar/katılımcılar için mesleki gelişim fırsatları olduğuna inanıyorum. Bu sohbetin çok güzel geçeceğine de inanıyorum; çünkü bir sohbetin kalitesi sohbete katılanların kalitesi ile doğru orantılıdır. Bu nedenle Kadir Bayşu ile birlikte olmaktan çok gururluyum. Bir sohbet ortamına katılan kişilerin birbirlerini tanıması bir önkoşul mudur? Bilmiyorum. Sohbete katılan grup üyeleri birbirlerini çok iyi tanıyorlarsa bir kısım önyargılara sahip olabilir; o kişinin düşüncelerini daha evvel paylaşmışsınızdır, ne söyleyeceğini, nasıl düşündüğünü aşağı yukarı biliyorsunuzdur. Böyle bir durum sohbetin etkililiğini azaltır. Biz birbirimizi tanımıyoruz o nedenle benden “kısaca kendimden bahsetmemi” istiyorsunuz. Zor bi

EĞİTİM SOSYOLOJİSİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Resim
  KADİR BAYŞU: Sayın Hocam görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz. Sizleri tanımak isteriz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz?   1947 Kilis doğumluyum. 1967 de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldum. Sosyoloji ile birlikte Tarih, Pedagoji ve Tecrübi Psikoloji okudum, Pedagojik Formasyon aldım. Öğretmen Okullarında hocalık ve askerlik görevimin ardından 1973 de Üniversiteye intisap ettim. Eğitimin Sosyal Kültürel ve Tarihi Temelleri alanında 1977 de doktor, 1984 de doçent ve 1989 da Profesör oldum. 2014 de emekli oluncaya kadar Atatürk, Uludağ, İnönü, Gaziantep Üniversitelerinde bölüm başkanı, dekan yardımcısı ve 11,5 yıl dekan olarak çalıştım. 10 doktora ve 26 yüksek lisans yaptırdım. Bilimsel araştırma, kongre katılımı ve sportif temaslar için yaklaşık 14 ay Fransa’da bulundum. Akademik çalışmalarım ağırlıklı olarak “Eğitim Sosyolojisi” üzerinedir. 2-Eğitim Sosyolojisine katkıda bulunan sosyologlar düşünüldüğünde, ilk