EĞİTİM SOSYOLOJİSİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ
KADİR
BAYŞU: Sayın Hocam görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür
ederiz. Sizleri tanımak isteriz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
1947 Kilis doğumluyum. 1967 de İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldum. Sosyoloji ile
birlikte Tarih, Pedagoji ve Tecrübi Psikoloji okudum, Pedagojik Formasyon
aldım. Öğretmen Okullarında hocalık ve askerlik görevimin ardından 1973 de
Üniversiteye intisap ettim. Eğitimin Sosyal Kültürel ve Tarihi Temelleri
alanında 1977 de doktor, 1984 de doçent ve 1989 da Profesör oldum. 2014 de
emekli oluncaya kadar Atatürk, Uludağ, İnönü, Gaziantep Üniversitelerinde bölüm
başkanı, dekan yardımcısı ve 11,5 yıl dekan olarak çalıştım. 10 doktora ve 26
yüksek lisans yaptırdım. Bilimsel araştırma, kongre katılımı ve sportif
temaslar için yaklaşık 14 ay Fransa’da bulundum. Akademik çalışmalarım
ağırlıklı olarak “Eğitim Sosyolojisi” üzerinedir.
Tabii ki Ziya Gökap’tir. Comte-Durkheim
Okulu’nun temsilcisi olarak 1914 den itibaren Darülfünunda
İçtimaiyat(sosyoloji) dersleri vermiş ve bu alanda Yeni Mecmua, İçtimaiyat
Mecmuası, Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, Muallim Mecmuası, İslam
Mecmuası, Genç Kalemler ve Küçük Mecmua…gibi dergilerde yazılar yazmıştır. Le
Play Okulu’nun temsilcisi Prens Sabahattin ile birlikte İsmail Hakkı
Baltacıoğlu ve Mustafa Satı Bey’in de II.Meşrutiyet Döneminde Sosyoloji ilminin
ülkemizde gelişmesinde büyük katkıları olmuştur.
Ancak Ülkemizde sosyoloji ilmine en çok
Z.Gökalp emek vermiştir. Sosyal metodolojinin temel kuralları, Kültür-Medeniyet
düalizmi, Türkçülük cereyanı ve bunun tabii bir sonucu olarak milliyetçilik
mefkuresi, Türkçü-İslamcı-Batıcı sentezi, sosyal iş bölümü ve dayanışma, tarih
felsefesi ve büyük adamlar, toplumda güzidelerin(elit,seçkin) önemi…gibi
yenilikçi fikirler ve kavramlar üzerinde durmuştur.
Ayrıca İlk, Orta, Yüksek Öğretim
kademeleriyle ilgili reformist fikirler ortaya atmıştır;
İlkokullarda dersler ve bunların
saatlerinin azaltılmasını, ezbercilikten uzaklaşılmasını, çocuklara gereksiz
bilgilerin öğretilmemesini, Tarih ve Coğrafya ders programlarının milli
eğitimin gereklerine uygun biçimde düzenlenmesini, ilkokul öğretmenlerine
sağlam bir felsefi ve sosyolojik formasyonun verilmesini, sosyoloji dersinin
ilkokuldan itibaren okutulmasını ister.
Liselerde şube ayırt etmeksizin felsefe ve
sosyoloji derslerinin okutulması yanında edebiyat öğretiminde Fransız
taklitçiliğine son verilerek milli edebiyata önem verilmesini, derslerin
içeriğinin milli kültüre göre şekillenmesini, öğretimde kemiyetten çok
keyfiyete önem verilmesini tavsiye eder.
Yükseköğretimde Maarif Nazırı Emrullah
Efendi’nin savunduğu Tuba Ağacı Nazariyesini yani maarifte her türlü reforma
üniversiteden başlanması görüşünü Gökalp de desteklemiştir. O’na göre
üniversitelerin kuruluşunda üç esasa dayanılmalıdır; 1) İlim, ilim içindir, 2)
Öğretim Hürriyeti, 3) Öğrenme Hürriyeti.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin 1916 da
yapılan kongresine sunduğu raporda, Tefrik-i Tedrisat’la medreselerin Evkaf
Nezaretinden alınıp Meşihatı İslamiye’ye verilmesini, Tevhid-i Tedrisat’la da
Evkaf Nezaretine bağlı bütün okulların (mekatibi umumiye) Maarif Nezareti’ne
devredilmesini teklif etmiştir. Ayrıca üniversiteye
muhtariyet(özerklik-autonomie) verilmesi ve sınıf usulünün kaldırılarak
sömestre usulünün getirilmesi de Gökalp’in teklifiyle gerçekleşmiştir.
3-Eğitim felsefesi, eğitim psikolojisi,
eğitim yönetimi, eğitim denetimi, eğitim sosyolojisi, eğitim
ekonomisi…Baktığımızda eğitim neredeyse tüm disiplinlerle ilişkili. Gelecekte
eğitime yön verecek disiplin hangisi sizce ve neden?
Yukardaki disiplinlerden sadece birini
seçmek zordur. 20. Asırda eğitimin sosyal bir kurum olduğu iyice kabul
gördükten sonra sadece yukardaki disiplinlerle değil, sosyal realitenin diğer
alanlarıyla da ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Tarih, iktisat, sanat, politika,
teknoloji…bunlardan bazılarıdır.
Ancak bunlar arasında eğitim felsefesi ile
eğitim sosyolojisi’nin ayrı bir yeri vardır. Eğitimi felsefi ve sosyal
temellere dayandırmadığımız sürece diğerlerinin etkisi yetersiz kalır. Günümüz
eğitiminin en önemli belirleyici iki faktörü ekonomi ve teknoloji olmuştur.
Parasal ve diğer maddi imkanlarla, yeterli iletişim sistemi olmadan neredeyse
kaliteli bir eğitimden bahsedemez hale geldik. Bu iki faktör bilgili,
becerikli, meslek sahibi bireylerin yetiştirilmesi için vazgeçilmezdir.
Ama buna karşılık bireyin bir de ahlaki
seciyesi, vazife ahlakı, sorumluluk duygusu, toplumsal bütünlük ve dayanışmaya
katkısı söz konusudur. Kazanılan bilgi ve beceriler bunlara hizmet etmediği
müddetçe müreffeh bir toplumdan bahsedilemez. Onun için halde ve gelecekte
eğitim felsefesi ve sosyolojisinin belirleyici rolü ağır basmaktadır.
4-Okulları bulundukları çevre ile birlikte
değerlendirmek gerektiğini savunur uzmanlar. Gelecekte okulçevre ilişkisini
nasıl görüyorsunuz?
Eğitimin sosyal temelleri zaten çevre
faktörünü ön plana çıkarır. Eğitim denildiğinde akla ilk gelen kavram okuldur.
Bugünün modern okulları çevreye, topluma, hayata dönük kurumlardır. Kendi içine
kapanmış okullar artık geride kaldı. Okulla çevre arasında karşılıklı bir
etkileşim(interaction) vardır. Klasik okul kapılarını çevreye kapatmıştı.
Modern okul ise kapılarını çevreye açmış, çevreden etkilendiği gibi kendisi de
çevreyi yani mikro ve makro planda toplumu etkilemeye başlamıştır. Okuldan
beklenen, çevresine intibak etmiş, çevresine önderlik eden meslek sahibi
bireyler, önderler, rehberler, liderler yetiştirmek olduğuna göre, onun bu
işlevi(fonction) bugün daha da önem kazanmıştır.
Bu düşünceler fiiliyata dökülebildiği
ölçüde okul görevlerini yerine getirmiş demektir. Fakat bu hedefler genellikle
teoride kalmaktadır. Mevcut sistemde okulun kendine düşen işlevini yerine
getirebildiğinden söz etmek zordur. Çünkü çevre(devlet, siyaset, sermaye,
bürokrasi…) okulu rahat bırakmamaktadır.
5- Okulun çevresi ile ilişkisi düşünüldüğünde,
her okul aynı eğitim hizmetini üretebilecek mi? Gelecekte farklılaşmanın nedeni
nedir?
Her okul aynı eğitimi üretemiyor. Devlet
okullarıyla özel okullarda bu farklılık açıkça görülüyor. Sadece gelecekte
değil bugün de derin farklılaşmaları görmek mümkün. Sebeb olarak fırsat ve
imkan eşitsizliği gösterilebilir. Coğrafi, siyasi, kültürel, sosyal sınıf,
değer yargıları, cehalet, sosyo-ekonomik farklılıklar gibi faktörler bu
eşitsizliğin başlıca sebebleridir. Devletin okullara desteği bir yere kadardır.
Özel okullar ise devlet okullarından daha fazla imkanlara sahip olduğu için
eğitim hizmeti daha kalitelidir.
Burada öğretmen faktörünü de düşünmek
lazım. Deneyimli öğretmenler yüksek ücretle çalıştıkları için mesai içinde ve
dışında sürekli öğrenci ile meşguldürler. Sınıf mevcutları devlet okullarına
göre daha azdır. Ders araç ve gereçleri, laboratuar, atelye, sosyal ve kültürel
faaliyetlerle uygulama alanları…gibi avantajlar da eklenirse eğitimdeki kalite
farkı anlaşılacaktır. Bu da her okulun aynı eğitim hizmetini veremediğinin açık
göstergesidir.
6-Son zamanlarda eğitimde bilindik
kavramlar değişmeye başladı. Sosyal medya ve kitle iletişim araçları okulu
etkiliyor ve değiştiriyor. Gelecebüyük ölçüde soskte neler olacak?
Çağımıza artık iletişim(communication) ve
ulaşım(transportation) damgasını vurmuştur. Churchil, “Dünya eskisine nazaran
yirmi kere daha küçülmüştür” derken bu gerçeği anlatıyordu. Açık toplumların
modern okulları ulaşım ve iletişim sorunları olmayan eğitim kurumlarına
dönüşmüştür. İmkanlar farklı olsa da bu bir gerçektir ve geriye dönüşü yoktur.
Burada önemli olan etkileşime engel olmak
değil, kitle iletişim araçlarının etkilerini elemeden geçirip, eğitimin
amaçları ve hedefleri doğrultusunda yararlanmaktır. Bundan böyle örgün eğitimin
eksiklerini kitle iletişim araçlarıyla kapatacağız. Her ne kadar yaygın eğitim
örgün eğitimin yerine geçemese de onun kadar önemli olacaktır. Nitekim bugün
bütün dünyayı tehdit eden Corona Virüs salgını karşısında okullarımızda
eğitimin kitle iletişim araçlarıyla sürdürülmesi bunun en somut örneğini teşkil
etmektedir.
Bütün dünyada ve özellikle nüfusu hızlı
artan ülkelerde sadece eğitimde değil, sosyal hayatın diğer alanlarında da
kitle iletişim araçlarının kullanımının giderek arttığı düşünülürse, ilerde
okulun yapı ve fonksiyonlarında önemli değişikliklerin meydana geleceği
söylenebilir.
7-Eğitimde istenilen hedeflere
ulaşabilmenin yolu büyük ölçüde sosyolojik verilerin dikkate alınması ile
gerçekleşeceği savunulur. Özellikle pandemi döneminde sosyolojik verilerde
değişim olacak mı? Gelecek günler bizlere neler gösterecek?
Pandemi patolojik bir sosyal olaydır.
Normal ve patolojik olayların mahiyeti, sebebleri ve sonuçları doğal olarak
farklı olur. Dolayısiyle sosyal araştırmaların verileri de değişik çıkacaktır.
Esasen Sosyolojinin gayesi her iki durumumun verilerini elde edip bunları
sebeb-sonuç ilişkisi(causalité) içerisinde incelemek, sosyal realitenin
mahiyetini izah etmeye çalışmak, bazı çözüm yollarını ortaya koymaktır.
O halde gelecek günlerde sosyal
araştırmalar içinde sosyolojik verilerin payı daha çok artacak ve bunlardan
yararlanmanın zarureti kendini fazlasiyle hissettirecektir.
Sayın
Hocam sorularımıza verdiğiniz cevaplardan dolayı teşekkür ediyoruz.
http://www.nirvanasosyal.com/h-970-egitimin-sosyolojisi.html
Yorumlar
Yorum Gönder