MEHTER MARŞI İLE GELİR, İZMİR MARŞI İLE GİDERSİN

Sadece 10 dakikanın bende bıraktıkları bunlar.
Muhakkak yaşayanlarınız vardır.
En son 27 yıl önce yaşamıştım. O zaman yaşadığım anları net hatırlamıyorum doğrusu.

Aklınızda ne olacak argümanları varken, "hazırlan" diyen bir hanımefendinin elinize tutuşturduğu yeşil renkli bir tulum.
Açıp baktığınızda, tuhaf geliyor insana. Olacakları düşüneceğinize, onunla meşgul oluyor zihniniz.
En fazla 3 dakikada hazırsınız. Sonra sizi bekleyen uçağa biniyorsunuz. Uçak çünkü o kalabalığın arasında ağır ama emin adımlarla gidiyor. Herkes sana yol veriyor. Tıpkı makam arabalarına yapıldığı gibi. Seninle beraber yürüyen yakınlarınız.
Sonra, o yere yaklaşıyorsunuz. Soğuk bir hava... Kapıdan girişte herkes lal. Size sorulan anlamsız sorular. Sizi makam arabasına bindirip getiren ve yolda sizinle sohbet etmek isteyen sürücünün yerine havanın soğukluğu yüzüne vurmuş başka bir sürücü alıyor direksiyonu.
Sizi o yere getiriyorlar.
Uçaktan vip koltuğa aktarıveriyorlar hemen.


Kafanızda yanan ışıklar.
Sonra birkaç kişi geliyor. Gülen yüzlü ve konuşkan. Neden geldiğini soran sorular. Kendimde miyim soruları.
Sonra bağlanıyorsunuz. Sanki kaçacağım.
"Uyutun artık" diyen bir ses.
Ne olacağını beklerken sizi bağladıkları makineler ve sesler.
Sonrası mı?
Hatırlamıyorsunuz.
Gözlerinizi açtığınızda o yeşil şeyi giydiğiniz yerdesiniz.
Sanki o esnada uyudunuz da tekrar uyandınız.
Tek fark uykulu haliniz ve etrafınızda geçti artık sözleri.
Bir de gidişinizle, gelişiniz farklı.
Tıpkı Mehter Marşı ile gelip, İzmir Marşı ile dönüş gibi.

Yorumlar

  1. Kendinle başbaşa kaldığın iyi veya kötü duygularının, maneviyatının tavan yaptığı tek başına mücadele etmen gereken an.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNSANOĞLUNUN COVİD-19 İLE MÜCADELESİ

ELEŞTİRMEDEN ÖNCE DÜŞÜNÜLMESİ GEREKENLER

SORUNLAR VE ÜRETİLEN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ