Kayıtlar

EĞİTİME NELER OLUYOR?-2

Resim
Bu kadar hızlı bir değişiminin olduğu bir dönemde okullar, eğitim liderleri, öğretmenler, ebeveynler ne yapmalı? 1968 model anlayışla 2050 yılının ihtiyaç duyduğu insan ve beyin gücü yetiştirile bilinir mi? Son yazımı bu sorularla bitirmiştim. Açıklanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ve öğretim programları bizde bazı bilindik kavramları değiştirmemiz gerektiğini söylüyor. Aslında her çaba ve değişim bu ülkenin öğrenim çağındaki çocuklarının önündeki 50 yılı şekillendirmektir. Dolayısıyla ülkenin 50 yılına şekil vermektir. Peki, bugünün anlayışı ile mi yetiştireceğiz yoksa 2050 yılları için mi yetiştireceğiz? 2050 yıllarında ülkemin yönetim kademelerinde olan doktorları, mühendisleri, pilotları ne tür becerilere sahip olmalı? Nedir öğrencilerde geliştirmemiz gereken beceriler? Çağdaş eğitim anlayışının temel hedefi öğrencilere bilgiyi bir kaynaktan aktarmak değil onlara bilgiye ulaşma yollarını öğretmektir. Bu da ancak üst düzeyde zihinsel süreç becerileri ile olabilir. Dol...

EĞİTİME NELER OLUYOR?

Resim
1995 yılında, bir köy okulunda ilk göreve başladığımda 1968 öğretim programı uygulanıyordu. Bir gün önce akşamdan, bir sonraki günün her bir dersinin günlük planını yapıyorduk. Planda; kazandırılmak istediğim davranış, o davranışı hangi konu ile anlatacağım, kullanacağım yöntem ve teknik, kullanacağım kitap ve dersin ayrıntısını yazıyor, sonunda da konunun anlaşılıp anlaşılmadığını tespit etmek için birkaç soru hazırlıyordum. Derslerde farklı bir ders materyali olmadığı için sadece kitap takip ediyordum. Her gün akşam, hazırladığım planı, plan defterine yazıyordum. Bu çok ciddi bir hazırlıktı ve dersin içeriğinde neler yapacağımızı önceden planlıyordum. Açıkçası 1968 model öğretim programı, 1995 yılında hala kullanılıyordu. O zamanlar anlatan öğretmen vardı, dinleyen ve izleyen öğrenci vardı. Sınıfta kara tahta aktif olarak kullanılıyor, tebeşir sınıfın en önemli ders materyaliydi. Bir süre sonra hazır slaytları duvara yansıtan tepegözler okullara geldi. Video kasetler, televizyo...

Okuduğuma mı, duyduğuma mı yoksa gördüğüme mi inanacağım?

Resim
  Okuduğuma mı, duyduğuma mı yoksa gördüğüme mi inanacağım? İlk müdürlük yıllarımı hatırlıyorum da bilmediğimiz bir şey olduğunda etrafımızdaki müdürlerin yanına koşardık. Telefon ile ulaşmak ne mümkün, okullarda telefon yok, ulaşım ise mümkün değil. Yollara düşüp otostop çektiğim ve yollarda yürüdüğüm günler gelir aklıma. Sene 1998. Bir gün maaşları yapıp? defterdarlığa teslim etmem gerekiyor. Değişen katsayılar var ve ilçeye gitmeliyim. Araç yok. Taksi çağırsam bir aylık ekders ücretini istiyorlar. Okulda beraber görev yaptığımız bir öğretmenin arabası var. Kendisinden beni ilçeye bırakmasını istedim. Benzin parasını vereceğimi aktardım. Kabul etti. Giderken benzinliğe uğradık. Ne kadar vereyim hocam diye nezaketen sordum. İki milyon hocam dedi. Benzinin litresi Ellibin lira. 3 litre benzinle gidebileceğimiz 15 kilometrelik yola 20 litre benzin aldık. O gün kendime çok kızmıştım ve bir karar verdim. Kimseye muhtaç olmayacaktım. Tedbirini alacaksın dedim kendi kendime. O gün bilme...

DİN SOSYOLOJİSİ ÜZERİNE KASIM AYI SÖYLEŞİSİ-2

Resim
  KADİR BAYŞU:  Sayın Hocam söyleşimizin ikinci bölümüne Farabi ile başlamak istiyorum. Farabi’nin “erdemli (fazıl) toplum, erdemli (fazıl) olmayan toplum” görüşünü açıklar mısınız? PROF. DR. ABDURRAHMAN KURT: Farabi’nin (870-950), “erdemli (fazıl) şehir”, “erdemli (fazıl) olmayan şehir/toplum” tiplemesi dikkate değerdir. Konuyla ilgili görüşlerini es-Siyasetü’l-Medeniyye (Medeni Siyaset) ve Medine¬tü’l-Fazıla (Erdemli Şehir) isimli iki eserinde ele alır. Farabî’ye göre erdemli şehir erdemlerin tomurcuklanıp çiçek açtığı, iş bölümü ve sosyal dayanışmanın en mükemmel düzeyde gerçekleştiği, hukukun ve sosyal adaletin tam olarak uygulandığı, bilgelerin başkan olduğu bir toplumdur. Erdemli olmayan hâlihazırdaki şehirlerin halkları ise kendi mutluluklarının sadece bedenî haz ve zevklere dayanmasından ötürü bedenlerinin esaretine düşmüş, doğru yoldan uzaklaşmış, fâsık, karakteri değişmiş ve cahil kimselerdir. “Erdemli şehir”, haddi zatında onun ideal devlet modelidir. Bu siyasi...

ÖĞRETMENİM, ÖĞRETMENLER GÜNÜN KUTLU OLSUN!

Resim
  İlk öğretmenim gelir aklıma. “Son 5. sınıflarım” demişti hep. Genç yaşta bizimle birlikte emekli olmuştu. O yaşlarımda 45 yaşı çok ileri olarak görüyordum. İlkokul yıllarımda dayak yediğimi bile hatırlıyorum. Hatıramda kalan en belirgin olay ise 5. sınıfın sonlarında babama “bu çocuğu sanayiye ver” cümlesiydi. O zaman çok üzülmüştüm. Ama yıllar sonra anladım bu sözün manasını. Bende bıraktığı izi, etkisi, manası… Ortaokul yıllarım pek parlak değildi. İnanır mısınız, ortaokuldan hatırladığım çok şey yok. Hatta en iyi diyebileceğim arkadaşlarımın bile adların hatırlamıyorum. Günlüklerime baktığımda hatırladım o günleri. Demek ki süreç ortalama geçince hafızada da kalmıyor.  Orta düzey bir öğrencilik sürecinden sonra lisede karşıma çıkan bir öğretmen beni kendime getirdi. İçimdeki kor ateşi alevlendirdi, açığa çıkardı. Geleceğe umutla bakmama sebep oldu. Heyecanlandırdı beni. İlk yılın sonunda birincilikle teknik liseye geçmiştim. Ardından başarılar gelmeye başladı. Öncelikle...

İDARECİ Mİ, YÖNETİCİ Mİ YOKSA LİDER Mİ?

Resim
  Bu üç kavram üzerine bir kütüphane kadar kitap yazılmıştır. Alanla ilgili yüzlerce kitap okumuşken, yaptığım sunumlarda ifade etmeye çalışmışken, etrafımdaki insanlara idareci sözcüğünü kullanmayın dememe rağmen, maalesef ben başaramadım. Etrafımızda büyük planların yaratıcıları(lider), bunları uygulamaya koyanlar(yöneticiler) ve bir de durumu idare edenler(idareciler) var. Peki, siz hangisisiniz? Okul müdürlerinin kaçı idarecilik, kaçı yöneticilik, kaçı liderlik yapıyor merak ediyorum. Eğitim yönetimi algı oluşturma sürecidir. İdareci sözcüğü, idare eden manasından geldiği için kullanılmaması gerektiğini söylerim. Okul müdürleri neyi idare ediyorlar, örgütü geliştirme niyetinde değiller mi? Onlara verilen sorumluluğu bir adım daha ileriye götürmek istemiyorlar mı? Sendikanın atadığı mı, yönetmeliğin mi atadığı müdürler okulları yönetiyor? Okullara değil de sendikaya mı çalışıyorlar? Okulda değil de sendikal faaliyetlerde mi zamanlarını geçiriyorlar. Oldum olası idareci sözcü...

GELECEKTE ÖĞRETİM PROGRAMLARI ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Resim
  KADİR BAYŞU: Sayın Hocam görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederiz. Sizleri tanımak isteriz. Kendinizden kısaca bahseder misiniz? PROF. DR. VEYSEL SÖNMEZ: 1943 yılında Trabzon’da doğdum. İlk ve orta öğretimimi Kars’ta, yükseköğretimimi Ankara’da tamamladım. Hacettepe Üniversitesinde Eğitimde Program Geliştirme alanında 1978’de mastır ve doktora yaptım. Aynı üniversitede 1980-2010 yılına dek öğretim üyesi olarak çalıştım. 2010 yılında emekli oldum. 2010-2019 Uluslararası Kıbrıs, Ankara, Konya Selçuk, Yıldırım Beyazıt, Necmettin Erbakan, Gülhane Sağlık Bilimleri Üniversitelerinde mastır ve doktora düzeyinde Bilim Felsefesi ve Bilimsel Araştırma dersleri verdim; halen bu dersleri okutmaktayım. KADİR BAYŞU: Öğretim programlarımızı değerlendirdiğimizde, programların kazanımları ile beceriler arasında bir bağlantı var mı? PROF. DR. VEYSEL SÖNMEZ: Kazanımlar duyuşsal, devinişsel (beceri), bilişsel ve sezgisel olabilir. Kazanımlar ile beceriler arasında bi...